20 Temmuz 2009 Pazartesi

Calcio'nun Düşüşü: Juventus



Geçtiğimiz sezon ligde United'ın, Chelsea'nin, Liverpool'un başına bela bile olamayan Arsenal'in Milan'ı rahatlıkla elemesi, United'ın Inter'i her iki maçta da mat etmesi, Inter'i maymun eden United'ın Barça karşısında kedi olması... Hepsi tek bir şeyi ispatlıyordu: İtalyanlar aşağıda kalıyordu ve birşeyler yapmazlarsa gelecek onlar için pek de parlak değildi.

İtalya'nın en büyüğü eskiden Juve'ydi. En büyük Dünya yıldızlarının futbol yuvasıydı...Artık durum çok daha farklı. Her mevkisinde dünyanın en iyi üç oyuncusundan biri olan o efsanenin yerinde yeller esiyor.Peki Juve'nin bugünü ve geleceği neyi gösteriyor?

Hikayeyi 2006'dan başlatalım. Şike skandalı ve Serie B'ye düşüş... Takımın iskeletini kaybedip bir dünya devinden ortalama üstü bir İtalyan takımına dönüşmesi... Ibrahimovic, Thuram, Cannavaro, Zambrotta, Vieira gibi oyuncuların bugün olsa yok pahasına sayılacak fiyatlarla en önemli rakiplere bırakılması... 2006-2007 sezonunda Del Piero ve tayfasıyla gelen Serie B şampiyonluğuyla dönüş...



2007-2008 sezonuyla gelen dönüş için harcanan paralara bakalım öncelikle: Görünen tek şey, bugün bakıldığında bir avuç paranın hiç edilmesi... Iaquinta, Tiago, Jorge Andrade, Almiron gibi isimlere harcanan 45 milyon euro... Kağıt üstünde doğru gibi görünen bu transferler, Iaquinta'nın beklenen patlamayı yapamamasıyla, Tiago ve Almiron bırakın patlamayı kıvılcım bile çakamamasıyla ve son olarak Jorge Andrade'nin iki sezonda beş maç bile çıkartamamasıyla son buldu. Devre arasında orta sahayı biraz olsun toplaması için Sissoko 11 milyon euro'ya alındı. Tüm sezon için tahtaya yazılabilecek tam anlamıyla tek artı transfer bundan ibaret. Bu çok kötü transfer tercihlerine rağmen takımın eski oyuncularının kalitesiyle gelen üçüncülük... Ancak o eski gösterişli günlerden çok uzakta bir görüntü... Eski büyük günlere dönüş için umut bile vermeyen bir futbol...

Geçtiğimiz seneki yaz transfer dönemineyse fırtına gibi giren bir Juve vardı hatırlarsanız. Önce Palermo'nun her şeye kabiliyetli golcüsü Amauri, sonra İngiltere tescilli Olof Mellberg ve bir de üstüne Sevilla'nın dinamosu Christian Poulsen. Üstelik Mellberg bedavaya, Poulsen de birçok kulübün peşinde olmasına rağmen 10 milyon euro'nun altında bir paraya alınmıştı. Göze çarpan tek rakam 28'indeki Amauri'ye verilen yirmi iki buçuk milyon euro'ydu. Eldeki malzemeyle sağlam bir yapı kurulabilirdi. En azından öyle görünüyordu... Poulsen elde patladı. Amauri'den arada bir verim alınsa da beklenen ondan da görülemedi. Mellberg beklenilmeyen bir düşüş yaşadı. Dünya'nın en iyi beş liginden üçünde geçirdiği on bir başarılı sezondan sonra Yunanistan'a gitti. Bu arada takımı taşıyan yine Chiellini, Del Piero, Nedved üçlüsü oldu. Alınan yeni oyunculardan eldeki üçlüden alınanın yarısı kadar verim alınamadı. Bu bile eski Juve ve yeni Juve arasındaki standart farkını ortaya koyuyordu. Ve tüm bu standart farkına rağmen takım Serie A'da dönem dönem şampiyonluğu kovalama potasına girdi. Şampiyonlar Ligi'ndeyse vasat bir performansta kaldı. Aslında bu hal bile hem Juve'nin hem de Serie A'nın standartlarındaki bariz düşüşü gösteriyordu.



Juventus'un geleceğiyse biraz daha aydınlık. Nedved'in futbolu bırakmasıyla orta sahada oyun kurucudan, hamallığa, kanat oyunculuğundan, 10 numara'ya kadar her işi eksiksiz yerine getirebilen bir futbol dehasından mahrum kalındı. Sezon içindeki görünüş Torino piresi Giovinco'nun Nedved'in yerine orta sahaya monte edileceği. Elbette Nedved gibi bir oyuncunun yerini tam anlamıyla doldurması imkansız ancak Giovinco'nun görmezden gelinemeyecek kadar büyük bir yeteneği var. Hiçbir şey yapmasa arada bir iki top sürüp, öylesine takılırken frikikten doksana takabilecek yetenekte bir Del Piero var... Uzun uzun anlatmaya hacet yok. Bu ikili bile Serie A'da takım için skor üretebilecek kalitede. Diğer yanda Werder Bremen'den alınan Diego zaten Bremen'i son iki sezondur tek başına taşıyan oyuncu olarak görünüyordu. Orta sahada bu oyuncuların yükünü çekecek adamlarsa Felipe Melo, Sissoko, Poulsen, Marchisio ve Tiago... Forvet olaraksa elde kalburüstü ve çok yönlü bir üçlü var: Amauri, Trezeguet, Iaquinta. Ama zaten problemin de bu bölgelerde olduğu söylenemez.

Günümüz oyununda oyunu çeşitlendiren elemanlar hücumcu bekler. Barcelona'da Daniel Alves, Real'de Ramos, Inter'de Maicon, United'ta Evra, Milan'da Zambrotta, Liverpool'da Arbeloa, Arsenal'de Sagna, Chelsea'de Ashley Cole... Uzayıp giden bu liste takımının hücum planında hayati önem ihtiva eden savunma oyuncularının bir bölümü... Bahsedilen tüm oyuncuların hepsinin Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final, yarı final veya final oynamış olması bir tesadüf mü? Juventus'taysa hala yaratıcı kanat oyuncularının, 10 numaraların ve yaratıcı forvetlerin altın çağı var. Arada yapılan birkaç bindirmeyi saymazsak ne Poulsen, ne Sissoko, ne Tiago'yu hücumun tam anlamıyla bir elemanı olarak görmek imkansız. Defans oyuncularından bahsetmiyorum bile... Juventus oyunu taşıyacak yaratıcı oyunculara, bitirici forvetlere ve bütün bunların yükünü sırtlanacak orta sahalara sahip. Ancak hala çağın futbolunun en önemli özelliği eksik: Çokyönlülük. Yeteneğin üst düzey futbolda yeterli olmadığı, büyük başarılar için disiplinin ve çokyönlülüğün yetenek kadar önemli olduğuysa gün gibi ortada.



Juve eğer eski güzel günleri hatırlamak istiyorsa işi sadece gol atmak veya savunma yapmak olan oyunculardan ziyade oyunu her iki alanda da işletebilecek oyuncular bulmalı. Sissoko, Poulsen gibi işçilerin, Giovinco, Del Piero gibi sanatçıların yanına Nedved gibi ustabaşılar aramalı. Tabi onların da "artık" bir külfeti var. Doğru ya diğer büyük sorun da buydu...

1 yorum: